Bazı gerçekleri çok
zorlasam da kafamdan atamıyorum. Hayatım boyunca hiç bu kadar emin olup da
yanılmamıştım dediğim şeylerin üzerimde yarattığı baskı kendi düşüncelerime
karşı dahi güvensiz kıldı beni. Çok net şeyler göremiyorum. Hayat lenssiz
gözlerim gibi, bulanık. Kendi insiyatifimdekileri bir kenara bırakıp başka
etmenlerin varlığıyla kurguladığım hayallerin gerçeklikten bu kadar uzak olması
dayanılmaz bir acı veriyor. Eskiden sinirlendirirdi, şimdilerdeki getirisi acı
ve karamsarlıktan ibaret. Bunu yaşayan insanların kurtulana kadar hizmet dışı
kalması beklenir. Ben kalmadım. Tırnaklarımı olanca gücümle geçirdim hayat denen
sert duvarın sırtlarına, hüzünle ama herşeye sırt çevirmeden. Ayakta kalmayı
başardım ama tırnaklarımın acısını her gün iliklerime kadar
hissettim.
Yürürken kafamı kaldıramam
ben. Belleğime kazınmış silüetlerin sokaktaki insanlarla benzerlik göstermesine
dayanamam çünkü. Kaderi ellerimde olmayan hayallerin sokakta karşıma çıkmasının
düşüncesi bile korkuturken tüm gerçekliğiyle karşımda olması... Dayanamam buna.
Bu yüzden insanların kat kat giyindiği, sadece gözlerinin göründüğü , bir an
önce sokaklardan kurtulup kapalı alanlara girmek istediği soğuk ve karanlık
dünya bana ait.
Sokaklarda şakıyan insanlar yok, eğlenceli şarkılar kendini odalara hapsetmiş.
Sadece yağmurun sesi , insanların koşuşturma görüntüleri var. İlgi çekmeye
çalışanların rengarenk kaplı vücutları bile sadece siyahtan beyazdan
ibaret.
Ve siz mutlu insanlar... Yaz
boyu evlerinizde durmadınız, şuh kahkahalarınızla cıvıl cıvıl sokakların
hakimiydiniz, tek bir boş kaldırım ,bank bırakmadınız. Şimdi eve kapanma sırası
sizde. Sokaklar artık sizin değil , bizim. Mutluluğunuzla kirlettiğiniz her bir
kaldırım taşını gözyaşıyla , yağmurla ıslatmaya geliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder