28 Temmuz 2013 Pazar

Aşağıda yazılı olan hikaye, okumayı henüz bitirdiğim bir kitaptan alıntı. Eminim, hayatımızın bir döneminde hepimiz bu hikayede anlatılan taraflardan biri oluyoruz, isteyerek veya istemeyerek, bilerek veya bilmeyerek.
Bir zamanlar, parlak tüyleri, rengârenk kanatları olan bir kuş varmış. Uzun lafın kısası, bakanları neşeye boğarak göklerde özgürce uçmak için yaratılmış bir hayvanmış. Günün birinde kadının biri bu kuşu görüp ona kapılmış. Ağzı hayranlıktan bir karış açılmış olarak, kalbi deli gibi çarparak, gözleri heyecandan parlayarak kuşun uçuşunu seyretmiş. Kuş, onu yanına çağırmış ve ikisi birlikte, nefis bir uyumla uçmuşlar. Kadın kuşa tarifi imkansız şekilde bağlanmış. Ama günün birinde düşünmüş kadın: “Belki de uzak dağları keşfetmek ister?" Korkuya kapılmış. Aynı duyguyu başka bir kuşla yaşamayacağından korkmuş. Ve kıskanmış - kuşun uçabilme yeteneğini kıskanmış. Kendini yalnız hissetmiş. "Ona bir tuzak kurayım," diye geçirmiş içinden. “Bir dahaki sefer, kuş tekrar gelirse, artık gidemesin." Kadın kadar âşık olan kuş, ertesi gün tekrar sevgilisini görmeye gelmiş. Ne var ki tuzağa düşmüş ve bir kafese hapsedilmiş. Kadın her gün gelip, kuşu seyrediyormuş. Vurgunmuş ona ve onu gösterdiği arkadaşları, “Ne şanslı bir insansın!" diye haykırıyorlarmış. Ne var ki, tuhaf bir değişim baş göstermiş: Artık sahibi olduğundan, kalbini çalmasına ihtiyaç kalmadığından, kadının kuşa olan ilgisi sönmüş. Uçamayan, hayatının anlamını dile getiremeyen hayvancık sararıp soluyor, parlaklığını yitiriyor, çirkinleşiyormuş - ve kadın da karnını doyurup kafesini temizlemekle yetiniyormuş.
Günlerden bir gün, kuş ölmüş. Kadın son derece üzülmüş buna ve o andan itibaren onu aklından çıkaramamış. Ama kafesi hatırlamıyormuş bile; onu ilk kez, mutluluk içinde bulutlarla yarışırken gördüğü gün varmış sadece zihninde. Kendini iyice dinlese, kuşun onu heyecanlandıran tarafının dış görünüşü değil, özgürlüğü, hareket eden kanatlarının enerjisi olduğunu fark edermiş. Kuşun yokluğunda, hayatı da anlamını yitirmiş ve ecel kapıyı çalmış. "Niye geldin?" diye sormuş kadın, ölüme.
"Tekrar onunla birlikte göklerde uçabilesin diye," diye karşılık vermiş ölüm.
"Her seferinde gidip gelmesine izin versen, ona olan sevgin ve hayranlığın iyice artardı; ancak şimdi, ona kavuşabilmek için bana muhtaçsın."
İnsanlar doyumsuzdur. İstediğin her şey elinde olsun, istediğin kadar özgür, istediğin kadar zengin, istediğin kadar huzurlu ol; yine de istediğin kadar mutlu olamazsın. Çünkü insanda eksik bir şeyler var. Çünkü insanın içi hiç dolduramadığı boşluklarla kaplı. İnanç değil o boşluk, aşk değil, para değil, hiçbiri değil. Çabalayınca sahip olduğun şeylerle dolmaz boşlukların. Boşlukların sahip olamadıkların senin. Boşluklarınla ayaktasın. Gerçekleşmeyen ama gerçekleşmediği halde yıkılmayan hayallerle doldurursun o boşluğu. Gerçekleşmiyor diye üzüldüklerinle değil, gerçekleşmesini umut etmenle dolar o boşluk, öyle mutlu olursun. Yıkılmasın hayallerin ama gerçekleşmesin de… Düşündükçe yıkmasın seni, düşündükçe gülümsetsin. 

çok şanslıyım

Mesela sabahın 4’ünde beni arayıp uykumdan uyandıran ve bu da yetmezmiş gibi telefonu açtığım gibi şarkı söylemeye başlayan arkadaşlara sahip olduğum için çok şanslıyım. 

  Üzüldüğümde omzunda hiç utanmadan ağlayacağım arkadaşlara sahip olduğum için çok şanslıyım.

  Bir derdim olduğunu daha ben hiçbir şey söylemeden sadece sesimi duyduğunda anlayan arkadaşlara sahip olduğum için çok şanslıyım.

  Ne olursa olsun her zaman yanımda olacaklarını bildiğim arkadaşlara sahip olduğum için çok şanslıyım.

 Onları kovsam bile beni yalnız bırakmayacaklarını bildiğim arkadaşlara sahip olduğum için çok şanslıyım.

Bazen böyle arkadaşlara sahip olmak için nasıl bir iyilik yapmış olabilirim diye düşünüyorum.
benim için cevapsız bir soru.
tek bildiğim onları asla kaybetmemem gerektiği.
asla
Oluyor mu sana da? Seninle gülüp seninle seviştiğim saatlerin yankısı, sarıyor mu benliğini bu saatlerde? ‘‘Kim bilir nerede?’’ diyor musun böyle olunca? Bana olduğu gibi sana da oluyor mu?

| NAH |


Küçükken bi sürü oyuncak ayılarım vardı. Haksızlık yaparsam üzülürler diye korkardım ve ondan her gece uyurken yanıma başka tane alıyordum. Bir oyuncak ayıya bile kıyamayan insandan size ne zarar gelir ki atın işte bi mesaj

yine yeni yeniden :)

Konuşmaya ara vermenin en kötü kısmı da ne biliyor musunuz? İkinize komik gelen ya da sürekli dalga geçtiğiniz bir şey olunca tam “aaa ona da anlatmalıyım" diyip sonra konuşmadığımızı hatırlayınca yaşadığınız o hayal kırıklığı.